sosyal devletten katkı paylarına
“katkı payı” kavramı, sadece, eğitim ve sağlığın artık parasız olmadığını gizlemeye yarayan ideolojik bir kılıftır.
ama aynı zamanda “her şeyin metalaştığı” iddiasının pek de itibar görmediği, en azından ne anlama geldiğinin sorgulanmadığı günümüz söylemler kalabalığı döneminde, ister vatandaş olsun ister kul, her ölümlünün bir gün “paran kadar eğitim ve sağlık hizmete satın alabilirsin” gerçeğiyle yüzleşeceği anlamı da taşır. ” bu, ne kadar ahlaksızca olsa da insan haklarının da metalaştığının ilânıdır…
toplumsal supap olarak refah devleti
sosyal haklara saldırı bununla sınırlı değil elbet: emeklilik yaşından yıllık ücretli izin sürelerine, kıdem tazminatından fazla mesai ücretlerine, çalışma saatlerinin sınırlandırılmasından iş tanımı ve sorumluklarının belirlenmesine çalışma hayatına ve onun ağırlıklı belirleyen olduğu gündelik hayatın niteliğine tüm haklar saldırır altındadır. oysa bu haklar işsizlik aylığı, genel sağlık sigortası, emek-gücü piyasasını darılktılması ve tam istihdam ile sosyal devletin ta kendisidir. Sosyal devlet, refah (yardım) devleti nihayetinde 1917 yılında Rusya’da başlayan ve tüm dünyaya yayılan işçi devrimleri dalgasının tüm emekçi kitleler üzerinde yarattığı cazibeyi yok etmek üzere tasarlanmış ve modeldi. bugün ise ne kapitalistler ne de siyasetçiler böylesi bir toplumsal supaba ihtiyacı duymamakta sosyal haklara korkusuzca saldırılmaktadırlar.
Avrupa’da sosyal devletin çöküşü
‘Dikkatini sosyal demokrasinin serpilip gelişmesinin ve halen yaşamakta olduğu yıkımın ardında yatan güç dengesindeki değişim üzerinde yoğunlaştıran Asbjørn Wahl, aynı zamanda dünya ölçeğinde ekonominin demokratik sahipliği yolunda yeni bir iktidar inşa etmek için verilen mücadelelerin geliştirdikleri düşüncelerden de yararlanıyor.’
HILARY WAINRIGHT, Red Pepper dergisinin editörü ve Reclaim the State adlı kitabın yazarı (2009)
“Refah devletinin geleceğine yönelik tartışmalara yapılmış önemli bir katkı. Wahl toplumda gücün nasıl yer değiştirdiğini ve bunun neden giderek artan eşitsizliklere yol açtığını ortaya koyuyor. Tartışmaya taraf olanların ve esin kaynağı arayan karar alıcıların mutlaka okunmaları gereken bir kitap.”
PETER WALDORFF, Kamu Hizmetleri Enternasyonali Genel Sekreteri
Güvencesiz, endişeli birey özgür olamaz. Oysa liberaller çoğu zaman kişisel özgürlük ile kolektif sosyal güvenliğin birbirine taban tabana zıt olduğunu iddia ederler. Mücadele içindeki emek hareketi açısından ise sosyal güvenlik olmadan özgürlüğün, özgürlük olmadan da sosyal güvenliğin olamayacağı apaçıktır.
Geçtiğimiz yüzyılda, hiçbir şey bireysel özgürlüğe, emek hareketinin kolektif mücadelesi kadar çok katkıda bulunmamıştır. Bir sosyal model olarak refah devleti bu mücadele içinde ve sınıf savaşımından sınıf işbirliğine geçilen koşullarda gelişmiştir.
İşte bu yüzden bugün de sosyal haklardan önce bireysel özgürlükler saldırıya uğramıştır. Terörizmle mücadele bahanesiyle özgürlüklerimiz kısıtlanmakta, fişlenmekte ve kameraların gözetimine hapsedilmekteyiz; bu yolla sosyal haklarımız için direnmemiz ve mücadele etmemiz engellenmektedir.
Refah devletinin simgesi eğitim ve sağlık artık parasız değil. Emeklilik yaşı yükseltilirken maaşlar her fırsatta düşürülüyor. İşsizlik aylığı ve yoksulluk yardımı birer sadakaya dönüştürüldü. Dinlenme ve tatil süreleri düşürülürken çalışma saatleri arttırılıyor. İşin kendisi ve çalışma koşulları insafsızlık derecesinde ağırlaştırılıyor.
Piyasalardaki kuralsızlık emek piyasasına taşınırken, işçilerle beraber tüm çalışanların haklarına amansızca saldırılmaktadır. Kapitalistler ve siyasetçiler refah devletinden öç almaktadır.
Sermaye ve neoliberaller refah devletini ayakta tutan en önemli kurumları, sendikaları ve demokrasiyi zayıflatmak için büyük bir savaşım vermektedirler ve tüm savaş alanları içinde en merkezi hale geleni çalışma dünyasıdır. Peki, bu cendereden nasıl çıkılabilir?
Sendikacı ve yazar Asbjørn Wahl çıkış için sendikal harekete, somut mücadele ve ittifak oluşturma örnekleri temelinde, geleceğe ilişkin bir yol haritası önerirken, çözümlemeleriyle iktisat ve siyaset bilimleri öğrencileri de için temel bir kaynak sunmaktadır.
“Bu bilimsel, özenli ama aynı zamanda kolay okunabilen kitap tüm Avrupa ve dünyada yaşanan gelişmelerle ilgilidir. Tüm gücümüzle direnebilmek için bu kitabı okumamız, ondan öğrenmemiz ve örgütlenmemiz gerekiyor.”
SUSAN GEORGE, Ulus-ötesi Enstitü’nün Yönetim Kurulu Başkanı
“Wahl, bize, Batı’da refah devletinin krizine ilişkin çok önemli bir kavrayış sağlıyor. Bunun da ötesinde, gelecek için bir yol haritası sunuyor. Bu kitap hepimizi sosyal demokrat modelin kazanımlarını, onun tuzaklarına düşmekten kaçınarak koruyabilmek için, var olan kalıpların dışına çıkarak düşünmeye zorluyor.”
WALDEN BELLO, Filipinler Üniversitesi’nde Sosyoloji Profesörü